practice

BOŞANMA SONUCUNDA EŞLERİN DURUMU

BOŞANMA SONUÇLARI

Boşanma, eşlerin evlenme ile kazandıkları kişisel durumlarına etki etmektedir. Evlenme ile kazanılan kişisel durumlardan bazıları değişirken, bazıları mevcudiyetini korur. Boşanma kararının verilmesiyle eşlerin boşanmış kişilere dönmesi ve kadının kocanın soy adını kaybederek evlenmeden önceki soy adını alması kişisel durumlarında meydana gelen değişikliklerdir. Evlenme ile kazanılan erginlik, vatandaşlık ve kayın hısımlığı boşanma halinde de korunmaktadır. 
TMK. m. 173’ün boşanan kadın bakımından getirdiği düzenlemeye göre; boşanma halinde kadın evlenme ile kazandığı kişisel durumunu koruyacaktır; ancak evlenmeden önceki soyadını yeniden alacak ve evlenmeden önce dul olması halinde bekarlık soyadını taşımasına izin verilmesini isteyebilecektir.  
Bu hükümde yer alan “evlenme ile kazanılan kişisel durum” ifadesinden evlenme ile kazanılan erginlik, kayın hısımlığı ve vatandaşlık halleri belirtilmek istenmiştir. Bu haller boşanan erkek açısından da korunur.

1. Eşlerin Medeni Halinin Değişmesi :

Boşanan eşlerin medeni halleri boşanma kararının kesinleşmesi ile değişmektedir. Boşanmaya karar verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi ile kararın bir örneği nüfus dairesine gönderilir. Nüfus kanununa göre  boşanan eşlerin medeni hali nüfus sicilinin ilgili hanesine talep halinde “dul, boşanmış, evlilik iptali” ibareleri yerine “bekâr” yazılır.

2. Kadının Soyadı :

Bir kimsenin kimliğinin özü olan soyadı, kadının medeni halindeki her değişiklik ile yasa gereği değişmektedir. Soyadı, vazgeçilemez, devredilemez, feragat edilemez, kişiye sıkı surette bağlı bir kişilik hakkıdır. Soyadı mutlak haklardan olduğu için herkese karşı ileri sürülebilen ve yasayla korunan bir haktır. 
Hukukumuzda kadın, doğumla kazandığı soyadını evlendiği anda terk etmek zorunda olup kocasının soyadını almaktadır isterse kendi soyadını da beraber kullanabilir. Medeni halindeki her değişim ile kadının soyadı tekrar tekrar değişmektedir. Evlilik birliği devam ederken, erkeğin evlat edinilmesi veya haklı sebebe dayanarak soyadını değiştirmesi halinde kadının soyadı da değişmektedir.
Eski Medeni Kanun’un 153. maddesi 1997 tarihinde değiştirilerek kadının evlenirken evlendirme memuruna veya evlendikten sonra Nüfus İdaresine yapacağı başvuru ile eşinin soyadının önüne önceki soyadını da kullanabileceği öngörülmüştür. 
3 Ekim 2001 tarihinde Anayasa’nın 41. maddesinde değişiklik yapılarak ailede eşler arası eşitlik kabul edilmiştir. 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu’nda eşler arası eşit haklara yer verilmiştir. Kadının soyadı ile ilgili hüküm TMK. m. 187’de aynen korunmuştur. Medeni Kanun değişikliğinin yapılmasındaki temel amaç, ailede eşlerin eşit haklara sahip olması ilkesi çerçevesinde kadın erkek eşitsizliğinin kaldırılmasıdır. Fakat kadının soyadına ilişkin olan TMK.’nun 173. ve 187. maddelerindeki kadın erkek eşitsizliğinin son bulmadığı savunulmuştur.
TMK.’nun 173. maddesindeki düzenleme ile boşanan kadın kural olarak evlenmeden önceki soyadına dönmek zorundadır. Bu onun bekârlık ya da dulluk soyadı olabilir. Fakat kadın evlenmeden önce dul ise, dulluk soyadı yerine bekarlık soyadını kullanması için hâkimden izin verilmesini isteyebilecektir. Bu kurala getirilen istisna ise; kadının boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya zarar vermeyeceğinin ispatı halinde talep ile hâkimin kocanın soyadını kullanma iznini vermesidir. Bu hükmün yorumlanmasında sadece kadınla ilgili menfaatin değil çocuklar açısından dolaylı olarak ilgili menfaatin de dikkate alınması gerektiği savunulmuştur. Boşanan kadının okul çağındaki çocuklarının velayetini taşıması halinde çocukların annelerinin başka bir soyadı taşıması çocuklar ve anne açısından çeşitli sorunları ortaya çıkarabilir. 
Koca şartların değişmesi halinde bu iznin kaldırılmasını isteme hakkına sahiptir (TMK. m. 173/III).
 
TMK.’nun 173 ve 187. maddelerinin beraber değerlendirilmesi gerekir. TMK. m. 187 hükmü kadının kocasının soyadını taşımasını düzenlemiştir. Buna göre, kadın evlenmekle kocasının soyadını alır fakat evlenme memuruna veya daha sonra Nüfus İdaresine başvuru ile kocasının soyadı önünde önceki soyadını da kullanabilecektir. Daha önce iki soyadı kullanan kadın burada sadece bir soyadını kullanma hakkına sahiptir. Bu hüküm ile kadının kendi soyadını kocasının soyadı önünde kullanmasına imkân tanınmıştır. Evlenmekle kocanın soyadını almak zorunda bırakılan kadın, boşanma sonucunda bu soyadını kullanmaya devam etmek için yararının olduğunu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceğini ispatlamalıdır. Kocanın soyadını kullanmada yararı olduğunu ve bu soyadını kullanmasının kocaya zarar vermeyeceğini ispatlayamaması ile kocanın da koşulların değişmesi halinde verilen iznin kaldırılmasını talep edebilmesi karşısında kadın yine soyadını değiştirmek zorundadır.
 

3. Erginlik

 TMK. m. 173 hükmü, boşanma halinde kadının evlenme ile kazandığı kişisel durumunu koruyacağını düzenlenmiştir. Evlenme ile kazanılan kişisel durum evlenme ile kazanılan erginliği de kapsamaktadır.  
TMK. m. 11 hükmü erginliğin on sekiz yaşın doldurulmasıyla başladığını ve evlenmenin kişiyi ergin kıldığını düzenlemiştir. TMK.’ nun bu hükmüne göre erginlik on sekiz yaşın doldurulması ile başlamaktadır. Erginlik kişinin olgunluğunun benimsenmesidir. Erginlik, yasayla öngörülen belirli bir yaşın doldurulmasıyla, evlenme ve yahut hakim kararıyla kazanılan olgunluk olarak tanımlanmıştır. 
Hukukumuzda erginlik on sekiz yaşın doldurulmasıyla (TMK. m. 11) veya evlenmeyle (TMK. m. 11) yahut mahkeme kararıyla kazanılmaktadır (TMK. m. 12). Ergin kılınma ile yaş küçüklüğüne dayalı velayet ve vesayet halleri kendiliğinden ortadan kalkar. TMK. m. 124’e göre, erkek veya kadın on yedi yaşını doldurmadıkça evlenemeyecektir. Hakim olağanüstü durumlarda ve pek önemli bir sebeple on altı yaşını dolduran kadın veya erkeğin evlenmesine izin verebilir. Hukukumuzda evlenmenin kişiyi ergin kılması, “yuva kuran, aile birliği gibi ciddi bir kurumun yüklediği yükümlülükleri üstlenen kişinin, hukuk yaşamında da ergin olduğu kabulü gerekmektedir. Evlenme ile kazanılan erginlik kesin olduğundan evlilik birliğinin son bulması halinde dahi devam eder.

4. Kayın Hısımlığı

TMK. m. 18 hükmü, eşlerden biri ile diğer eşin kan hısımlarının aynı tür ve dereceden kayın hısımları olduğunu ve kayın hısımlığının kendisini meydana getiren evlilik bağının son bulmasıyla ortadan kalkmayacağını düzenlemiştir. TMK. m. 129 hükmü de kayın hısımlığı meydana getirmiş olan evliliğin sona ermesi halinde dahi, eşlerden biri ile diğerinin üstsoyu veya altsoyu arasında evlenmeyi yasaklamıştır. Evlenme ile kazanılan kayın hısımlığı, boşanma halinde değişmeyen kişisel durumlardandır.

5. Vatandaşlık

Boşanma, kadının vatandaşlığına tesir etmez. 4 Haziran 2003 tarihli ve 4866 sayılı Kanun ile 403 sayılı Vatandaşlık Kanunu’nun evlenme suretiyle vatandaşlık kazanımı ve usulünü düzenleyen 5. ve 42. maddeleri değiştirilmiştir. 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu da bu değişiklikleri muhafaza etmiştir. TVK. m. 16 uyarınca, Türk vatandaşlığının kazanma imkânı, yabancı kadınların yansıra erkeklere de tanınmış ve belirli bir süreye bağlanmıştır. Yapılan düzenleme ile kural olarak bir Türk vatandaşı ile evlenme kanun hükmü gereği kendiliğinden vatandaşlık hakkı kazandırmayacaktır. Türk vatandaşı ile evli olan yabancılar, kadın erkek ayırımı yapılmaksızın en az üç yıl evli olmak, fiilen birlikte yaşamak ve evliliğin devamı kaydı ile vatandaşlığa alınma başvurusunda bulunabileceklerdir.  Kadın veya erkeğin evlenme ile kazanmış olduğu vatandaşlık durumu korunacaktır.
  

  

  • Paylaş:

0 Yorum

Henüz onaylanmış yorum yok! Yazıya ilk yorumu siz yazarak düşüncelerinizi diğer kullanıcılarla paylaşabilirsiniz.

Yorum Yaz

Rights haven't been verified We couldn't load the page because response code isn't 200. May be server's settings are incorrect.