Hayır, avukat tutmak zorunlu değildir. Ancak bir avukatın size çok yardımı olacağını unutmayınız. Hukuk ve usul konusunda bilgi sahibi olduğunuza kesin olarak emin değilseniz bir avukatın yardımına başvurunuz. Mali durumunuz avukat tutmaya uygun değilse bulunduğunuz il barosuna başvurarak size “Adli Yardim” kapsamında avukat atanmasını talep etme hakkına sahip olduğunuzu unutmayınız. Bu konuda lütfen “Adli Yardım” bürosuna başvuru yapın.
Dava açmak bir kişi veya kuruluş aleyhinde mahkeme önünde bir hak talebinde bulunmak demektir. Haksızlığa uğradığınızda, hakkinizi alamadığınızda mahkemeler araya girecek “Türk Milleti adına” yargılama yaptıktan sonra hakkinizi size teslim edecektir.
Dava mahkemeye vereceğiniz bir dilekçe ile açılır. Bu dilekçede olması gerekenler aşağıda belirtilmiştir. Dava dilekçesi, dava harca tabi ise harç ve gider avansının, harca tabi değil ise sadece gider avansının tahsil edilmesinden sonra ilgili mahkemeye kayıt olur ve bu tarihte davanız açılmış olur.
Evet, dava açmak “yetkili mahkemeye” dava dilekçenizi dava harcı ve gider avansı ile birlikte teslim etmekten ibarettir. Bu tarif kolay görünse de dava açmak önemli yasal sonuçları olan ve mali yük getirmesi ihtimali bulunan ciddi bir istir. Unutmayınız ki; davayı açmak işlemi basit olsa da isin kendisi son derece ciddidir ve bazen uzun süre alır. Bu hususu mutlaka göz önünde bulundurmalı ve yaptığınız isin göründüğü kadar basit olmadığını, sonuçlarının çok ciddi olabileceğini bilmelisiniz.
Haksızlığa uğradığınızı düşündüğünüz durumlarda mahkemelere başvurup hakkinizin size iade edilmesini talep etmek anayasal hakkinizdir. Bu hakkinizi kullanmaktan çekinmeyiniz. Ancak bu hakkinizi kullanırken konuyu etraflıca değerlendirmeniz gerekir. Davayı kazanma ihtimalinizi, kaybettiğiniz takdirde davanın size kaç liraya ve ne kadar zamana mal olacağını önceden hesaplamanız lehinize olacaktır.
Dava açarken, davacı olarak belli bir miktar yargılama harci ile davada yapılacak masrafların oluşturduğu ve her yıl Adalet Bakanlığı’nca yayınlanan listede gösterilen miktar kadar gider avansını mahkemeye yatırmanız gerekir. Davayı kazanmanız halinde bu giderleri ve harç parasını karsı taraftan geri alabilirsiniz.
Davalar yetkili ve görevli mahkemelerde açılmalıdır. Hangi tür mahkemenin görevli olduğunu tespit ettikten sonra, hangi yer mahkemesinin yetkili olduğunu da belirlemeniz gerekir. Bu sorunun kısa bir cevabi olmadığı ve hatalı mahkemeye başvurmak zaman, para ve hak kayıplarına yol açabileceği için davanızı açmadan önce bu konuda bir hukukçudan profesyonel yardim almanız faydalı olabilir.
a) Dava açmak için yeterli bilgiye sahip olduğunuza emin misiniz,b) Davanızı takip etmek konusunda kararlı misiniz. Dava açtıktan sonra takip etmeyi ihmal etmeniz, davanızın reddedilmesine veya açılmamış sayılmasına neden olabilir. c) Davanızın olumsuz sonuçlanması halinde ne gibi sonuçlar doğuracağını değerlendirdiniz mi?
Davanızın size maliyeti ne olacaktır? (Dava harcı, masraflar ve avukatlık ücreti vs.) ,Davayı kaybetmeniz halinde katlanacağınız ek maliyet ne olacaktır? (Tamamlanacak dava harcı, karsı tarafa ödenecek avukatlık ücreti, mahkeme masrafları vs.),Uğradığınız haksızlığın giderilmesi için başvurulabilecek başka hukuki yöntemler var mı?
Dilekçeniz davada en önemli aracınızdır. Dilekçenizde dava açmanıza neden olan şeyi özlü biçimde anlatmanız gerekir. Gereğinden uzun yazmak, gereksiz ayrıntılara boğmak, davayla ilgisiz konuları, kişileri ve olayları anlatmak davanıza zarar verebilir. Ayni şekilde gereğinden kısa yazılmış, önemli hukuki noktaları atlanmış bir dilekçe de davanıza zarar verebilir. Bu nedenle dilekçenizin özenle hazırlanması gerekir.
Evet, dava açmak masraflı olabilir. Ülkemizde yargı masrafları Avrupa ülkelerindeki örneklere göre düşüktür. Yine de davanın türüne ve süresine göre masrafların ciddi boyuta gelmesi söz konusu olabilir. Bu konuda hazırlık yapmanız ve muhtemel masrafları önceden öğrenmeniz gerekir. Dava süreci boyunca masraflar kural olarak dava açan kişiden alınır. Masrafı yatırmadığınız takdirde mahkeme ilgili işlemden vazgeçtiğinizi varsayar, bu durum davanıza zarar verebilir.
Davayı kazandığınız zaman Mahkeme masrafların karşı taraftan alınarak size ödenmesini emreder. Ancak size ödenecek masrafların sadece yargılama masrafları olduğunu unutmayınız. Davaya hazırlık için yaptığınız masraflar, ulaşım giderleri, avukatınıza ödediğiniz vekâlet ücreti gibi bazı masraflar size geri ödenmeyecektir.
Mahkemeyi kaybeden taraf kendiliğinden mahkemenin emrettiği kararı yerine getirebilir ve size mahkeme masraflarını da ödeyebilir. Bunu yapmadığı takdirde icra dairesine başvurup kararın icra kanalıyla yerine getirilmesini sağlamanız gerekir.
Dava açmak için bir avukatın yardımına başvurmak en doğrusudur. Bu alanda yeterli bilgiye sahip olduğunuza inanıyorsanız kendiniz de dava açabilirsiniz. Hukukçu olmayan kişilerin yardımıyla hareket etmeniz aleyhinize çok ciddi sonuçlar doğurabileceğinden bu kişilerin yardımına başvurmayınız. Arzuhalci olarak tabir edilen kişilerin yönlendirmesi ile hareket etmenin hak kayıplarına neden olabileceğini unutmayın.
Bir suç işlediği şüphesiyle Cumhuriyet Savcılığı ve onun emri altında kolluk güçleri (polis, jandarma) tarafından soruşturulan kişiye şüpheli denir. Eğer bu kişi hakkında ceza davası açılır ise bu aşamadan itibaren artık şüpheli sanık olarak adlandırılır.
Hayır, internet her zaman güvenilir bir kaynak değildir. Ancak güvenilir olduğuna emin olduğunuz bazı siteler size yararlı olacaktır. Adalet Bakanlığına, Yargi Kurumlarına, Barolara ait sitelerden veya güvenilir olduğuna kesinlikle emin olduğunuz özel kişilere ait sitelerden yararlanabilirsiniz. Forumlar, güvenilir olduğuna emin olmadığınız siteler, kaynağı belirsiz yazılar, zincir e-postalar gibi kaynaklara güvenerek hareket etmeniz çok ağır sonuçlar doğurabilir. Internet yoluyla elde ettiğiniz bilgileri mutlaka güvenilir kaynaklardan doğrulayarak kullanmanız gerekir.
Öncelikle sakin olunuz. Bir hukuk devletinde yaşadığınızı ve insan haklarının anayasal güvence altında olduğunu unutmayınız. Ailenize veya yakınlarınıza haber verdikten sonra ilgili kolluk birimine veya Cumhuriyet Savcılığına gidiniz. Hukuki danışmanlık almanızda veya avukatınızla birlikte gitmenizde yarar bulunmaktadır.
Şüpheli sıfatıyla ifadeniz alınıyorsa ciddi bir durumda olduğunuzu ve özgürlüğünüzden mahrum olmanızla sonuçlanabilecek bir sürecin başladığını unutmayınız. Etrafınızdaki kişiler, hatta bazen memurlar dahi sizi sakinleştirmek için “önemli değil”, “bundan bir şey çıkmaz”, “Savcı seni hemen bırakır” gibi sakinleştirmek amaçlı cümleler kurabilirler. Bunların nezaket amacıyla söylenmiş temenniler olduğunu unutmayınız. İçinde bulunduğunuz süreçte söylediğiniz ve yaptığınız her şey geri dönülemez sonuçlar doğurabilir. Size tanınan hakları kullanmanız Anayasa güvencesi altındadır. Haklarınızı kullanmaktan çekinmeyiniz. Örneğin; bu kapsamda avukat talep edebilir, bazı delillerin toplanmasını isteyebilirsiniz.
Sanık/Şüpheli olarak Cumhuriyet Savcısı veya Mahkeme tarafından çağrılmanız durumunda bu davete uymaz ve haklı bir mazeret gösteremezseniz, savcı veya Mahkeme sizin zorla getirilmenize karar verebilir ya da hakkınızda yakalama kararı çıkartabilir.
Suç işlediği şüphesi olan kişinin Cumhuriyet savcısının gözetim ve denetimi altında hareket eden kolluk kuvvetleri (polis, jandarma) tarafından Cumhuriyet savcısının emri ile sorgulanmak üzere alıkonulmasıdır. Gözaltına alınan kişi, serbest bırakılmaz ise yakalama anından itibaren yirmidört saat içerisinde hâkim önüne çıkarılmalıdır. Yakalanan kişinin yakalama yerine en yakın hâkim veya mahkemeye gönderilmesi için gereken yol süresi yirmidört saatlik süreye dâhil değildir. Yol süresi on iki saati geçemez. Toplu olarak işlenen suçlarda, delillerin toplanmasındaki güçlük veya şüpheli sayısının çokluğu nedeniyle; Cumhuriyet savcısı gözaltı süresinin, her defasında bir günü geçmemek üzere, üç gün süreyle uzatılmasına yazılı olarak emir verebilir.
Hayır. Susma hakkınızı kullanabilirsiniz; ancak kimliğinizle ilgili soruları doğru olarak cevaplamak zorundasınız. Aksi halde cezai yaptırım ve tedbirlerle karşılaşabilirsiniz.
Suç işlediği yönünde kuvvetli şüphe altında olan bir kişinin bu şüphenin yanı sıra; kaçma, saklanma, delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme, tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı girişiminde bulunma eylemlerinden birisi bakımından da kuvvetli şüphe altında bulunması halinde, ceza yargılamasının sağlıklı devam etmesini temin amacıyla tedbir olarak kişi özgürlüğünden alıkonabilir. Tutuklama bir ceza değil, bir tedbirdir. Tutuklamayı gerektiren koşullar ortadan kalktığı anda kişi bırakılmalıdır. Kişinin tutuklu yargılanması dava sonunda mutlaka ceza alacağını göstermediği gibi, tutuksuz yargılanıyor olması da dava sonunda ceza almayacağı anlamına gelmez.
Sanığa verilen ceza, iki yıl veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkeme hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Bu karar itiraza tabidir. Şayet sanık beş yıllık süre içinde kasten yeni bir suç işlemediği takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir. Aksi takdirde mahkeme mahkûmiyet hükmünü açıklar.
• Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, • Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği kanaatine varılması, • Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın tamamen giderilmesi gerekir.
Uzlaşma şikâyetten vazgeçmek değildir. Ancak uzlaşmadan önce şikâyetten vazgeçilir ise uzlaşmadan yararlanılamaz. Onun için “Şikâyetçi Değilim, Uzlaşmak İstiyorum” ifadesi yerine, eğer halen şikâyetçi ve fakat uzlaşmak istiyorsanız ”Şikâyetçiyim, Fakat Uzlaşmak İstiyorum” demelisiniz.
Uzlaşma, suçtan mağdur olan kişinin suç şüphelisi ile anlaşması sonucunda ceza yargılamasının sona ermesidir.
Mağdurlar uzlaşma sürecinin zaman kaybı olduğunu ve suç şüphelisi de zaman kazanacağını düşünebilir ancak bu doğru değildir. Uzlaşma hızlı bir süreçtir. Uzlaştırmacı 30 gün içinde süreci tamamlamakla yükümlüdür. Cumhuriyet savcısı gerek görürse bu süreyi 20 gün uzatabilir. Uzlaşma süresince zamanaşımı süresi işlemez.
Hayır. Uzlaşma, Cumhuriyet savcısının kontrolü altındaki bir süreçtir. Serbest iradenizle karşı tarafın teklifini kabul etmezseniz süreç sona erer. Uzlaşma sonucunda varılan anlaşma yerine getirilmeden soruşturma dosyası kapatılmaz. Eğer karşı taraf vaadini yerine getirmezse uzlaşma yapılmamış sayılır.
Hayır. Uzlaşma ancak kanunda belirtilen suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturmalarda mümkündür.
Uzlaşma süreci başlamış olur. Bir uzlaştırmacı aracılığı ile devam eden bu süreçte taraflar ile görüşülür ve suçtan zarar gören kişinin maddi veya manevi zararlarının nasıl giderileceği konusunda taraflar müzakere ederler. Bu müzakereler gizli olur ve şüpheli aleyhine delil olarak kullanılamaz. Ayrıca uzlaşma teklifini kabul etmek suçu kabul etmek anlamına gelmez.
Uzlaşma sürecini yürüten kişidir. Cumhuriyet savcısı bu işi bizzat yapabileceği gibi hukuk eğitimi almış bir kişiyi de uzlaştırmacı olarak görevlendirebilir. Taraflar anlaşarak kendilerinin seçtiği bir avukatın veya hukuk eğitimi almış bir diğer kişinin uzlaştırmacı olarak görevlendirilmesini isteyebilirler.
Uzlaştırmacının çalışmasına karşılık olarak taraflardan ücret talep edilmez. Taraflar arası uzlaşma sağlanır ise ücret Devlet tarafından ödenir. Uzlaşma sağlanamazsa yargılama gideri olarak mahkûmiyet halinde sanıktan alınır.
Uzlaşma taraflara bırakılmış bir süreç olduğundan taraflar maddi veya manevi herhangi bir konu üzerinde anlaşmak konusunda serbesttirler.• Fiilden kaynaklanan maddî veya manevî zararın tazmin edilmesi veya eski hâle getirilmesi, bağış yapılması, Kamu yararına hizmet veren özel bir kuruluşta geçici süreyle çalışılması,Vs hukuka aykırı olmayan konularda
Uzlaştığınız takdirde anlaştığınız şeyi yerine getirmekle yükümlüsünüz. Bu yükümlülüğü yerine getirdiğiniz takdirde; • Mağdurun mağduriyeti daha hızlı bir şekilde giderilmiş olur. • Şüpheli hakkında dava açılmaz. • Dava açılmışsa düşer. • Ceza alma ve sabıkalı olma ihtimali ortadan kalkar.
Tanık (şahit), dava konusu olay hakkında bilgi sahibi olduğu bilinen; ancak davaya taraf olmayan kişilerdir.
Evet. Tanık olarak gösterilen kimse Cumhuriyet Savcısına, hakime veya mahkemeye gelmek, bildiklerini anlatmak ve doğru söylediğine dair yemin etmek zorundadır. İstisnai durumlarda kanunda sayılan kişiler tanık (şahit) olmaktan çekinebilirler. Bu konuda aşağıda bilgi verilmiştir.
Davanın taraflarının aralarında anlaşarak yargılamanın bitmesini sağlaması demektir.
Dava açmak uzun sürebilecek ve belirli masraflara katlanmayı gerektiren bir süreçtir. Sulh size dava sonunda elde edeceğiniz sonucu; bu uzun ve masraflı yolu geçmeden almanızı sağlayan bir araçtır.
Kural olarak hayır. Tanık olarak hâkimin karşısına geçmek ve sorularına sözlü olarak cevap vermek zorundasınız. Ancak rakama ilişkin sorular veya teknik konular gibi yazılarınıza ihtiyaç duymadan net cevap veremeyeceğiniz konular olursa hâkimden bu konuda izin talep edebilirsiniz. Yasal bir sebep olmaksızın tanıklıktan veya yeminden çekilirseniz hakkınızda disiplin hapsi uygulanabilir.Ancak hâkim gerekli görülen hâllerde, tanığın sözlü olarak dinlenmesi yerine, belirlenecek süre içinde cevaplarını yazılı olarak bildirmesi için tanığa soru kâğıdı gönderilmesine karar verebilir. Hâkim, verilen yazılı cevapların yetersiz olması hâlinde, tanığı dinlemek üzere davet edebilir.
Hayır. Sulh olma çabası, sizin haksız olduğunuzu göstermez. Mahkeme önündeki olayı en kısa yoldan çözmek istediğinizi gösterir. Daha da önemlisi, sulh görüşmeleri sırasında kabul ettiğiniz konular mahkeme önünde geçerli değildir. Yani, sulh pazarlığında kabul etseniz dahi, sulh olamazsanız bu kabul mahkeme önünde muteber değildir.
Unutmayınız ki sulh olduğunuz zaman bir adi sözleşme yapmıyorsunuz. Mahkeme önünde ve mahkemenin onayıyla bir anlaşma yapıyorsunuz. Mahkeme sulh olduğunuzu tespit ederek yargılamayı bitirdiğinde vardığınız anlaşma ilam niteliğinde yani bir mahkeme kararı ile aynı niteliğe sahip olacaktır. Sulh olduğunuzda mahkeme kararında “sulh oldukları için dava bitmiştir” yazmaz, vardığınız sulh anlaşmasına göre taraflara düşen ödevler de belirtilir. Bu sayede sulh anlaşmanızdaki ödevler yerine getirilmediğinde mahkeme kararı gibi icraya konulabilir.
Evet, Avukatlık Kanunu 35/A maddesi avukatlara bu yetkiyi tanımıştır. Avukatınız aracılığı ile sulh olduğunuzda hiç mahkemeye gitmeden ve dolayısıyla hiçbir harç-dava masrafı ödemeden dava konusu uyuşmazlığı ilam niteliğinde bir belge ile (mahkeme kararı gibi icraya konulabilecek bir belge ile) sonuçlandırabilirsiniz.
Ödeyeceğiniz mahkeme harçları azalacaktır. Mahkemenin ilk aşamasında sulh olursanız (ilk celse yapılana kadar) dava bittiğinde ödeyeceğiniz harçların sadece üçte birini ödersiniz. İlk duruşma yapıldıktan sonra sulh olursanız üçte ikisini ödersiniz.İlk duruşmadan önce sulh olursanız karşı tarafa ödeyeceğiniz avukatlık ücreti yarı yarıya düşer. Dava boyunca yapmak zorunda kalacağınız tüm masraflardan (posta gideri, bilirkişi, keşif vb. masraflar, yol giderleriniz gibi) ve mahkeme nedeniyle diğer işlerinizden kısıp adliyeye ayırmak zorunda kalacağınız zamandan da tasarruf etmiş olursunuz.Mahkeme kararını icraya koymak zorunda kalmayacağınız için bu masraflardan da kurtulmuş olursunuz.
Hayır. Sulh ancak tarafların serbest iradeleriyle karar verebilecekleri konularda mümkündür. Daha açık bir ifadeyle; taraflar dava açmak yerine o konuda bir sözleşme yapabiliyorlarsa davayı da sulh yoluyla bitirebilirler. Tarafların sözleşme konusu yapamayacakları konularda örneğin ceza davalarında, nüfus kaydına ilişkin davalarda veya çocukların velayetine ilişkin davalarda sulh mümkün değildir. Ancak hukuk davalarında özellikle Aile Hukukuna ilişkin konularda mahkeme tarafların vardıkları anlaşmaları dikkate almaktadır. Böylece yargılama daha kısa sürmekte ve daha az masraflı olmaktadır.
Mahkeme, Cumhuriyet Savcılığı v eya icra dairelerinden size gelen her “kâğıt” resmi bir işlem hakkında size bilgi vermek için gönderilmiştir. Bu kurumlar tarafından gönderilen kâğıda da “Tebligat” adı verilir.
Üzerini dikkatle okursanız gereken tüm bilgilerin yazılı olduğunu göreceksiniz. Eğer bu bilgilerin karmaşık veya anlaşılmaz olduğu düşüncesinde iseniz bir avukatın yardımını alabilirsiniz. Elinizde tebligat ile birlikte adliyeye gittiğinizde Danışma Masasındaki görevliler de size yardımcı olacaktır. Adliyeden gelen her yazının resmi bir iş sebebiyle gönderildiğini ve büyük ihtimalle süreli olduğunu unutmayınız.
Tebligatın sol üst köşesinde gönderen makamın ismi yazılıdır. Örneğin; Muğla 2. İcra Dairesi, Marmaris Asliye Hukuk Mahkemesi gibi. Ayrıca hangi işe ait olduğunu belirten bir numara vardır. Bu numaraya esas numarası adı verilir.
Mahkemeler işleri düzenli olarak yürütebilmek için her dosyaya ayrı bir numara verir. Bu numara esas numarası olarak adlandırılır ve “E:” şeklinde kısaltılır. Esas numarasının basit bir mantığı vardır. İlk bölümü davanın açıldığı yılı ikinci bölümü ise o yıl içerisinde açılan kaçıncı dava olduğunu gösterir: “E: 2009/65” veya “E: 09/65” şeklinde yazılır. Her mahkeme ayrı numara verdiği için dosyalar Mahkeme adı ile birlikte anılır. Örneğin; Muğla Ağır Ceza Mahkemesi E:08/103.
Tebligat size bir hukuki işin haber verilmesi için gönderilmiştir. Devlet sizin aleyhinize veya lehinize olabilecek bir iş hakkında sizin ifadenize veya yardımınıza ihtiyaç duyulduğunda size haber vermekte ve sizin kendi hakkınızı savunmanızı veya bilgi veya görgünüzü anlatmanızı veya şikâyetlerinizi dile getirmenizi beklemektedir. Unutmayınız ki tebligat her konuda olabilir. Tanık olarak çağrılmanız, borcunuz olduğu için aleyhinizde icra takibi başladığının bildirilmesi, dava gününün bildirilmesi gibi pek çok değişik konuda tebligat gönderilir. Hangi mahkeme veya makam tarafından ne sebeple gönderildiği tebligatın üzerinde yazılıdır. Lütfen dikkatle okuyunuz.
Tebligatı mutlaka saklayınız. Üzerinde yazan bilgiler size gerekli olacaktır.
Halk arasında “tebligatı alınca hiçbir iş yapmazsam hukuki süreç başlamaz” şeklinde bir yanlış inanış vardır. ASLA tebligatı alınca hiçbir şey yapmama yanlışına düşmeyiniz. Tebligat size geldiğinde bir hukuki işlem başlamıştır. Susmak demek, hakkınızı tehlikeye atmak demektir. Hukuk mahkemelerinde davaya cevap vermediğinizde aleyhinizdeki iddiaları reddettiğiniz varsayılır; ancak davayı takip etmediğinizde mahkemeye delil göstermek ve karşı tarafın gösterdiği delillere cevap vermek başta olmak üzere, pek çok hakkınızdan vazgeçmiş olursunuz. İcra dairelerinden gelen “ödeme emri” gibi tebligatları aldıktan sonra hiç bir şey yapmamanız ise çeşitli hak kayıplarına yol açabilir. Bu konuda detaylı bilgi için lütfen “icra” başlıklı broşüre bakınız.
Evde yoksanız ihbar kapıya yapıştırılıp tebligat muhtara bırakılır. Tebligat muhtara bırakıldığı gün size bırakılmış sayılır. Almasanız dahi süreler işlemeye başlamıştır. Yukarıda sayılan tüm olumsuz durumlar başınıza gelebilir.
Daha önce adli birimlerden tebligat aldığınız adresiniz değişmiş ise yeni adresinizi bildirmek sizin sorumluluğunuzdur. Yeni adresinizi bildirmez iseniz nüfus müdürlüğünde kayıtlı olan adresinize tebligat yapılır. Bu nedenle mutlaka güncel adresinizi nüfus müdürlüğüne bildiriniz. Nüfus müdürlüğünde kayıtlı adreste hiç oturmamış olsanız veya adresten ayrılmış olsanız bile, tebliğ memuru tebliğ edilecek evrakı, o yerin muhtarı veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder. Ayrıca teslim edilen yerin adresini ihbarnameye yazarak, bu ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. Kapıya yapıştırma tarihi tebliğ tarihi sayılır.
Alacaklının borçludan alacağını almak için icra müdürlüğünde başlattığı işlemin hukuki adıdır.
Aşağıda ayrıntıları açıklanacağı üzere borçlunun mal ve haklarına icra müdürlüğü aracılığı ile el konulması demektir. Halk arasında icra işlemlerinin tümünü kapsayacak şekilde kullanılmakta ise de haciz icra takibi işlemlerinin bir aşamasından ibarettir.
İcra müdürlüğü tarafından gönderilen tebligatlar genellikle icra takibi üzerine düzenlenen ödeme veya icra emridir. Üzerini dikkatle okuyunuz. Süreli olduğunu unutmayınız. Bu konuda “adliyeden bir yazı geldi” başlıklı broşüre bakabilirsiniz.
Her ikisi de ödemediğiniz bir borç bulunduğunu ve icra müdürlüğü aracılığı ile tahsil edileceğini bildiren belgelerdir. İcra takibinin birden çok çeşidi vardır: • İlamsız takip • Kambiyo senetlerine özgü takip • İlamlı takip İlamsız takip ve kambiyo senetlerine özgü takip yolunda ödeme emri, ilamlı takipte icra emri gönderilir.
İcra müdürlüğü tarafından düzenlenerek borçluya gönderilen bu belgelerde aşağıdaki bilgiler gösterilir: • Alacaklının adı, adresi • Borçlunun adı, adresi • Borç miktarı • İşleyecek faiz oranı • Faiz başlangıç tarihi
İcra müdürlüğü size bu belgeyi göndererek yasal haklarınızı kullanmanız için süre tanımış olur. Eğer borcunuz yoksa borç miktarı doğru değilse, önceden ödediğiniz borç tekrar isteniyorsa yasal haklarınızı kullanarak takibi durdurabilirsiniz.
Ödeme/icra emri mal ve haklarınızın haczedilmesinden önceki son aşama olabilir. Bu belgeleri dikkatle okuyunuz. Alt kısımlarında yapmanız gerekenler ve yasal haklarınız yazılıdır. Bu haklarınızı kullanınız. Ödeme/ icra emrinde yazılı metin size zor ve karmaşık geliyorsa hukuki yardım almanız önerilir.
Borcu karşılayacak miktarda malvarlığınızı açıkça bildireceğiniz bir dilekçedir. Ayrıca açık adresinizi de bildirmeniz gerekir. Uyarı yazısında ayrıntısı ile belirtildiği üzere 10 gün içinde mal beyanında bulunmanız zorunludur.
Takibe konu alacak miktarı asgari ücretin üzerinde ise mal beyanında bulunmamanız halinde alacaklı icra mahkemesine başvurarak mal beyanında bulununcaya kadar üç ayı geçmemek üzere hapsen tazyik edilmenizi isteme hakkına sahiptir.
İcra emrinde yoktur. Kambiyo takibinde ödeme emri ile birlikte borç kaynağı belge de gönderilmelidir. İlamsız takipte ise borç belgeye dayalı ise gönderilmesi gerekir. Gönderilmediği takdirde 7 gün içerisinde icra mahkemesinden ödeme emrinin iptalini şikayet yoluyla talep edebilirsiniz.
İcra mahkemeleri, borçluların borca ve imzaya itirazları ile alacaklı ve borçlunun icra müdürlüğünün işlemlerine ilişkin şikayetlerini incelemekle görevli mahkemelerdir. İddialar yazılı delil ile kanıtlanır. Yazılı deliliniz yoksa genel mahkemeye başvurmanız tavsiye edilir.
Bu halde tebligatın usulsüzlüğünün tespitini isteyebilir veya gecikmiş itirazda bulunabilirsiniz.
İtiraz etmemeniz halinde, itiraz süresi sonunda hakkınızdaki icra takibi kesinleşir. Takip kesinleştikten sonra evinize hacze gelinebilir, bankada bulunan paralarınıza, gayrimenkullerinize ve üçüncü kişilerde bulunan hak ve alacaklarınıza haciz konulabilir.
İcra memurunun gözetiminde alacağın tahsili için yetecek miktarda eşyanın tespit edilerek haciz tutanağına yazılmasıdır. Alacaklının talebi olursa eşyalarınız evinizden alınarak yediemin depolarına götürülebilir veya size yediemin olarak bırakılabilir. Haciz sırasında alacaklı veya vekili isterse hazır bulunabilir. Haciz işlemi sırasında icra memuru beyan ve taleplerinizi haciz zaptına yazmakla yükümlüdür. Haciz tutanağını dikkatle okuyunuz, okumadan imzalamayınız. Talepleriniz yazılmaz ise bu hususu yazarak zaptı imzalayabilir veya imzalamaktan çekinebilirsiniz.
Haciz işlemi memur işlemi olup kanuna aykırılık söz konusu ise icra mahkemesine şikâyet davası açabilirsiniz. Bu dava süreye tabi değildir.
Emekli maaşları kural olarak haczedilemez. Takip kesinleştikten sonra borçlunun muvafakatı (onayı) halinde haczedilebilir. Emekli maaşlarında haczin kaldırılması süreye bağlı değildir ve icra müdürlüğünden talep edilir.
Bir tane konutunuz varsa ve satılması halinde, satış değeri ile sosyal konumunuza uygun başka bir ev almanız mümkün değilse haczi mümkün değildir. Bu halde şikâyet 7 günlük süreye tabidir ve icra mahkemesine yapılır.
Haczedilen eşyanın borçluya ait olmaması halinde bu durum borçlu tarafından icra memuruna ifade edilir ve haciz tutanağına yazılır. Bu halde eşyanın sahibi olduğu bildirilen kişiye durum bildirilir. Üçüncü kişinin “istihkak davası” açma hakkı vardır. Karmaşık bir dava olup hukuki yardım alınması önerilir. Haksız bildirim yapılması halinde tazminat ödeme yükümlülüğünüz doğabilir.
Haczedilen eşyalar alacaklının talebi olursa yediemin depolarına götürülür. Daha sonra yasal prosedüre uygun olarak icra müdürlükleri tarafından satılır. Satış bedeli alacaklıya ödenir.
İcra takibine neden olan borcunuzu ve icra masraflarını ödediğinizde haczedilen eşyanızı geri alabilirsiniz. Eşyanızın tutulduğu yediemin deposunun ücretini de sizin ödemeniz gerekir.
Kural olarak borçlu sorumludur. Ancak takibi başlatan alacaklı önce masrafları öder ve daha sonra esas alacak ile birlikte borçludan tahsil eder.
Devlet kurumları tarafından yapılan işlere karşı dava açılması demektir. Bu yolla açılan davalarda idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğu denetlenir, yerindeliği denetlenmez.
İdari davalar idare mahkemesinde, vergi mahkemesinde veya Danıştay’da açılır.
Dava konusu olan idari işlemin yapıldığı yerdeki mahkemede açılır (Özel kanunlarla yetki verilen durumlarda farklılıklar olabilir).
Bulunduğunuz yerde idare ve vergi mahkemesi varsa doğrudan mahkemeye giderek elden teslim etmelisiniz. Dava harcı ve posta gideri alınacağını hesap ederek hazırlıklı gidiniz. Önceden mahkemeye başvurup harç ve posta giderinin ne kadar tutacağını öğrenmeniz yararlı olacaktır.
Dilekçenizi asliye hukuk hâkimliğine verebilirsiniz. Açacağınız dava Danıştay’ın yetki alanına giriyor ise, dilekçenizi varsa idare ve vergi mahkemesi başkanlıklarına, yoksa asliye hukuk hâkimliklerine verebilirsiniz.
Hayır. Türk konsolosluklarına dilekçenizi verebilirsiniz.
İdarenin hukuka aykırı olarak gerçekleştirdiği iş ve işlemlerin iptali ve uğranılan zararın tazmini için açılır. Dava açılması için ilgili işin idare (bir kamu kurumu) tarafından yapılmış olması gerekir. Ayrıca bu işlemin kesin olarak tamamlanmış olması gerekir.Önce idari yolların tamamının bitirilmesi gerekir. İdari eylemlerden hakkınız ihlal edilmiş ise idari dava açmadan önce, bu eylemleri yazılı bildirim üzerine veya başka suretle öğrendiğiniz tarihten itibaren bir yıl ve her halde eylem tarihinden itibaren beş yıl içinde ilgili idareye başvurarak haklarınızın yerine getirilmesini istemeniz gerekir.
İdare tarafından size yazılı bildirim (tebligat) yapılmasını takiben vergi mahkemelerinde 30, idare mahkemelerinde veya Danıştayda 60 gün içerisinde dava açmanız gerekir. Bu süreler dışında özel kanunlarda düzenlenen dava açma süreleri de vardır.
Eğer idareye başvurduğunuz halde size 60 gün içinde cevap verilmez ise talebiniz reddedilmiş gibi hareket etmeniz gerekir. Dava açma süreniz idareye başvurunuzun üzerinden 60 gün geçtikten sonra işlemeye başlayacaktır.
İdare, yaptığınız başvuruya 60 gün içerisinde cevap verdiği halde cevabın kabul veya red anlamını taşıyacak açıklıkta olmadığı hallerde, doğrudan dava açabilir veya idarenin işlemi tamamlaması için bekleyebilirsiniz. Bekleme süresi 6 ayı geçemez. 6 aylık süre tamamlandıktan sonra 60 gün içinde dava açmazsanız dava açma hakkınızı kaybedersiniz.
Adresiniz bulunamadığı için ilan yoluyla tebligat İdari Davaların yapılmış olabilir. Son ilan tarihinden sonra 15 gün içerisinde dava açmanız gerekir. İlanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi ilan tarihini izleyen günden itibaren başlar. Bu durumun aleyhinizde sonuçlar doğurmasını önlemek için adres bilgilerinizi mutlaka nüfus müdürlüklerine bildiriniz.
İdari eylemlerden dolayı hakları ihlal edilen kişilerin dava açmadan önce ilgili idareye başvurmaları ve idareden ön karar almaları gerekir. Aksi halde mahkeme tarafından dava dilekçesinin ilgili mercie tevdiine karar verilir.
Dilekçenizle ilgili mahkemeye başvurunuz. Mahkeme görevlileri yatırmanız gereken harç tutarını ve vermeniz gereken posta giderini hesaplayarak size bildireceklerdir. Harcı yatırdığınıza dair makbuzu ve gereken tutarda posta pulunu dilekçeniz ile birlikte teslim ettiğinizde davanız açılmıştır. Size teslim edilecek belgede davanızın görüleceği mahkeme (Örneğin; Muğla 2. İdare Mahkemesi) ve davanıza ait “esas numarası” bulunacaktır. Esas numarası davanın açıldığı yıl ve dosyanın o yıl içinde açılan kaçıncı dava olduğunu gösteren iki bölümden oluşmaktadır (Örneğin; 2009/198). Bu aşamadan sonra yapacağınız tüm işlemleri o mahkeme ile ve belirtilen “esas numarası” ile yapmanız gerekir. (Örneğin; Ankara 2. İdare Mahkemesi Esas No:2009/198)
Avukat tutmak zorunlu değildir. Herkes kendisini ilgilendiren konularda dava açmak hakkına sahiptir. Ancak dava açmanın ciddi sonuçlar doğurabileceğini göz önünde tutmanız gerekir. Mali durumunuz avukat tutmaya uygun değilse bulunduğunuz il Barosuna başvurarak “Adli Yardım” kapsamında ücret ödemeksizin avukat atanmasını talep etme hakkına sahip olduğunuzu unutmayınız. Bu konuda lütfen “Adli Yardım” broşürüne bakınız.
Dilekçeniz davada en önemli aracınızdır. Gereğinden uzun yazılması, gereksiz ayrıntılara boğulması, çok eski ve davayla ilgisiz geçmişten başlayarak olayın anlatılması davanıza zarar verebilir. Aynı şekilde gereğinden kısa yazılmış, önemli hukuki noktaları atlanmış bir dilekçe de davanıza zarar verebilir. Bu nedenle dilekçenizin özenle hazırlanmasını sağlamak sizin sorumluluğunuzdur. Dilekçe karşı tarafın sayısından bir fazla olacak şekilde düzenlenir ve verilir. Bir avukatın/hukukçunun yardımını almanız yararlı olacaktır.
Bir hakkınızın ihlal edildiğini düşünerek idare mahkemesine dava açtığınızda idarenin o işlemi durmaz. Bunu mahkemeden ayrıca talep etmeniz gerekir. Mahkeme idarenin o işleminin hukuka açıkça aykırı olduğunu ve telafi edilmesi imkânsız zararlar doğuracağını tespit ederse bu sonuçların doğmasını önleyecek bir tedbir olarak “yürütmenin durdurulması” yoluna gider.
İdarenin dava konusu ettiğiniz işleminin dava sonuçlanıncaya kadar dondurulması anlamına gelir. Örneğin; evinizin yıkılmasına karar verilmişse ve siz bu kararın hukuka aykırı olduğunu düşünüyorsanız idare mahkemesine başvurarak evinizin yıkılmasına dair kararın iptal edilmesini talep edebilirsiniz. Ancak dava sonuçlanıncaya kadar eviniz çoktan yıkılmış olacağı için davayı kazansanız bile adalet yerine gelmiş olmayacaktır. Bu gibi durumlarda dava açarken “yürütmenin durdurulmasını” talep etmeniz gerekir. Dilekçenizin konu kısmına ve talep kısmına mutlaka “yürütmenin durdurulması taleplidir” ibaresini koymanız gerekir.